Kurlardaki sert hareketler 2016’nın son çeyreğinin ardından 2017’nin de ana gündemi olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta da gerek haftanın ilk yarısındaki sert yükselişler gerekse perşembe günü TCMB’nin haftalık repo ihalesi açmayarak yaptığı dolaylı müdahale sonrası görülen sert düşüş, döviz yatırımcısının her iki yöndeki sert hareketlere karşı hazır olması gerektiğini gösterdi. Gün içi görülen bu yüksek hareketlilik sadece kaldıraçlı işlem yapan döviz yatırımcıları için değil spot piyasalarda işlem yapan yatırımcılar için de aşırı riskli olmaya devam ediyor. Kurlardaki yükselişi sadece geçtiğimiz yılın son çeyreğinden itibaren gerçekleşen bir hareket olarak değerlendirmek, geleceğe yönelik tahminlerde ciddi yanılgılara neden olabilir. Kısa vadeli işlem yapanların dahi ana trendin oluşturan gelişmeleri iyi okuması gerektiğini düşünüyoruz. Geriye dönüp baktığımızda Mayıs 2013’te dönemin Fed Başkanı Bernanke’nin tapering sinyalini vermesiyle başlayan süreç içinde 2015 ve 2016 sonunda Fed’in faiz artırımları bizce oluşan ana trendin temel nedenleriydi. Bu trend içinde TL’nin daha fazla değer kaybetmesinde ise Gezi olayları, 2015 yılında yapılan iki genel seçim, Mayıs 2016’daki Başbakan değişimi, Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimi ile jeopolitik ve siyasi risklerde bu dönemde görülen artışlar etkili oldu. ABD’de Trump’ın Başkan seçilmesiyle birlikte ise gelişmekte olan ülke para birimlerinde genel olarak değer kayıpları yeni bir ivme kazandı. İçinde bulunduğumuz dönemin ana trendini oluşturan olayın ABD’deki bu başkanlık değişim olduğunu düşünüyoruz. 20 Ocak’ta görevi fiilen devralacak Trump’ın izleyeceği mali politikalar ve buna bağlı Fed’in izleyeceği para politikası 2017’de TL de dahil gelişmekte olan ülke para birimlerinin izleyeceği yönü belirleyecek. Elbette bu dönemde de 2013 sonrasındaki tüm gelişmelerde olduğu gibi negatif ve pozitif ayrışan para birimleri de olacak. Bu ayrışmaları ise tamamen iç dinamikler belirleyecek. 2016’nın son çeyreğinin ardından 2017’nin hemen başlarında da TL’nin negatif ayrışmaya devam etmesinde devam eden Anayasa değişikliği görüşmeleri, artan terör olayları, Suriye ve Irak’ta daha kapsamlı operasyon söylemleri, yatırım yapılabilir tek notun da Fitch tarafından düşürülebileceği beklentisi ve düşük faizin TL’yi spekülatif ataklara karşı savunmasız bırakmasının etkili olduğunu düşünüyoruz. Bu süreçte özellikle 2017 ile başlayan son yükseliş dalgasında, genel olarak düşük likiditenin neden olduğu spekülatif atakların kurlarda bir köpük oluşturduğunu gördük. TCMB’nin perşembe günü bir hafta vadeli repo ihalesini açmayarak, bankaları daha yüksek seviyelerden fonlaması (üst bant ve geç likidite penceresinden) ile başlayan dolaylı müdahale sürecinde siyasi kesimden TCMB’nin her türlü müdahaleyi yapabilecek imkana sahip olduğu yönünde gelen açıklamalar ve cuma günü TL likiditeyi daha da kısa adımlar kurun 3,94 civarında gördüğü zirvelerden hızla 3,71 civarına gerilemesi neden oldu. Son dönemdeki bu spekülatif atakların ardından TCMB’nin attığı bu adımın etkisi, kurlardaki yükselişlerde TL’yi açığa satma maliyetinin düşük kalmasının önemli bir etken olduğunu göstermiş oldu. Bu nedenle TCMB’nin ilerleyen günlerde de faizlere doğrudan ya da dolaylı yöndeki müdahalelerinin devam edeceğini düşünüyoruz. Bu durum orta vadede istikrarı kazandıracak olsa bile, kurda oluşan köpük kaybolana kadar volatilitenin artmasına neden olacaktır. Bu da gün içi dalga boylarının yüksek seyretmeye devam edeceği anlamına gelmektedir.Önceki haftalarda kurlardaki yükselişe karşın güçlü duran BIST, geçtiğimiz hafta özellikle perşembe ve cuma günü TCMB’nin hamleleriyle birlikte kurlarda yaşanan geri çekilmeleri yükseliş için fırsat olarak değerlendirdi. perşembe günü yaşanan yükselişte BIST 100'de tüm zamanların işlem hacmi rekoru da kırıldı. Haftayı 81.254’ten kapatan endekste bu seviyeler 15 Temmuz sürecinin ardından görülen zirve seviyeler olarak kayda geçti. Geçtiğimiz hafta BIST’te görülen bu hacimli yükselişe karşın, henüz güçlü bir yükseliş trendi oluştuğunu söylemenin mümkün olmadığını düşünüyoruz. Buna karşın trendin gücü zayıflamadığı sürece de aşağı yönlü pozisyon almanın riskinin yüksek olacağını düşünüyoruz. Teknik olarak endeks 80.250 üzerinde kaldığı sürece yeni yukarı yönlü denemeler yapacak gücü bulabilecektir. Bu hafta endeksin yönü açısından izleyeceğimiz en önemli seviye olacaktır. Bu seviyenin altında olacak bir kapanışın satış baskısını artırabileceği ve 78.000 civarına kadar bir geri çekilmeye neden olabileceği göz önünde bulundurulmalı. TCMB’nin alacağı aksiyonlar kurlarda bu hafta oluşacak hareketin yönünü ve şiddetini belirleyecektir. Perşembe ve cuma günü günü görülen hareketler, kurlarda yukarı yönlü pozisyon alanların TCMB korkusunu her an içlerinde taşıdıklarını gösterdi. Bu nedenle TCMB’nin attığı ilk adımın piyasadaki etkisinin de TCMB’nin beklentisinin ötesinde olduğunu düşünüyoruz. Doların uluslararası piyasadaki değer kaybının da bu etkiyi şiddetlendirdiği göz önünde bulundurmak gerekiyor olsa da başta da ifade ettiğimiz gibi yatırımcıların içlerinde müdahale korkusunun taşıyor olmasının bu gerilemedeki ana etken olduğunu düşünüyoruz. TCMB’nin müdahaleleri devam edecek olur ve dolar da uluslararası piyasada yeniden güçlü bir yükseliş trendine girmezse kısa vadede dolarda oluşan köpüğün bir süre daha alındığını görebiliriz. Ancak en başta da ifade ettiğimiz gibi kısa vadedeki bu spekülatif atakların neden olduğu hareketleri göz ardı edersek önümüzdeki günlerde ana trendi oluşturacak etkenin; Trump ve Fed ile bağlı olarak doların uluslararası piyasadaki değerinde oluşacak değişimin olduğunu unutmamak gerekiyor. Kısa vadede yüksek volatilite destek ve dirençlerin önemini azaltsa da 3,70 – 3,64 ve 3,57 güçlü destekler iken, yükselişlerde 3,80 – 3,83 ve 3,86 önemli direnç noktaları olarak takip edilebilir.